Öğretim
Üyesi Yetiştirme Programı, kısaca ÖYP, her geçen yıl sayıları
giderek artan üniversitelerin öğrenci ile birlikte en çok
ihtiyacı olan şeyi, öğretim üyesini, yetiştirmek ve yurdun
çeşitli yerlerinde bir eğitim neferi olarak hizmet etmelerini
sağlamak amacıyla YÖK tarafından planlanıp yürütülen bir
projedir. Bu kapsamda, ihtiyacı olan üniversitelerin açtığı
kadrolardan birine yerleşen öğretim üyesi adayı ÖYP araştırma
görevlileri 21. yüzyılın köy enstitülerinde eğitimlerini
tamamlayarak hizmet verecekleri üniversitelerine geri dönerler. Bu
aşamadan sonra, doktorasını tamamlayarak (tüm tabiplerin affına
sığınarak) doktor olmaya hak kazanmış ÖYP araştırma görevlisi
yardımcı doçent (yardoç) ünvanını almayı bekleyecektir.
Üniversitelerine, yüksek lisans ve doktora eğitimi süresince
harcadıkları süre kadar (5yıl, 6yıl,...?) zorunlu hizmetle bağlı
olan bu insanlar olasılıkla tüm hayatlarını geçirecekleri ebedi
mabetlerinde bilimsel çabalarına devam edeceklerdir. Zira bu
bağlılıkları bir miktar (?) meblağ içeren kefalet senedi
adındaki resmi bir belge ile tescillenmekte ve herhangibir vazcayma
düşüncesine bu belge her daim eşlik etmektedir. Bu nedenle, ÖYP'
ye başlamak hayata dair büyük bir atılım ve kararlar
silsilesinden doğmaktadır.
Mezun
olduğunda ne yapıp edeceğini düşünürken mevcut işsiz sayısı,
olası iş alanı miktarı, elde edebileceği net kar, beklentileri
ve bekleyenleri gibi bir yığın değişkenden oluşan denklemi
çözmekten bunalan homo studentus için "en iyisi okulda
kalmak" gibi görünmektedir. Lakin günümüzde mevcut imkanlar
dahilinde bunu başaran insan neslinin tükenmekte olduğunu idrak
edince anneannesi ve dedesinin yıllar önce
"erkek evlat" ısrarında bulunmamalarına isyan eden
öğrenci insanı için ÖYP önemli bir seçenek haline
gelmektedir. Geleneksel olarak her yıl haziran-temmuz ve aralık-ocak
dönemlerinde olmak üzere iki defa öğretim üyesi adayı seçmek
amacıyla yeni kadrolar açan üniversiteler arasından 10 tercih
yaparak başvuru aşamasını tamamlamak isteyen "aday
adaylarının" ALES'ten bir puan alması ve bir yükseköğretim
kurumu diplomasına sahip olması gerekmektedir. Ancak tabii ki
başvuru için yeterli olan bu kıstaslar "kazanmak" ve
göreve başlamak için yeterli olmamaktadır. Yarışan Türkiye'nin
aday adayları arasından sıyrılıp kısıtlı imkanları verimli
kullanabilmek için ALES'ten yüksek (80, 90,...?) bir puan alınması
gerekli olacaktır. Zira başvuruların değerlendirilmesinde
kullanılan ÖYP puanının hesaplanmasında ALES puanının tam olarak
100'de 60'ı kullanılmaktadır. 100'de 25'i hesaba dahil edilen
mezuniyet not ortalamasının da en azından 75 dolaylarında olması
avantaj sağlayacaktır. Ve tabii ki ÖYP kadrosuna yerleşilmiş
olsa bile bu kadroyu elde tutabilmek için gereken 65 dil puanının
(YDS ya da denkliği YÖK tarfından tanınan uluslararası bir dil
sınavından alınan) en başta elde edilmesi önemli olmaktadır.
Sıfırın 100'de 15'i yine sıfır ettiğinden ÖYP puanları daha
düşük olan “dil puansızlar”dan buna rağmen bir üniversiteye
yerleştirilenler yine ÖYP puanına göre değerlendirilen
tercihleri arasından yurtiçinde çeşitli yerlerde gerçekleştirilen
6 aylık dil eğitimine gönderilmekte ve bu kişilerin 1 yıl içerisinde 50'yi,
en geç 2 yıl içerisinde de 65'i geçmesi beklenmektedir.
Tüm
şartları yerine getirip bir üniversiteye
atanmaya hak kazanan adaylardan yalan yanlış beyanlarda bulunmayıp
doğru, dürüst, ahlaklı oldukları tespit edilenler görevlerine
atanıp hemen çalışmaya başlarlar. Ancak halihazırda yüksek
lisans eğitimine devam etmeyenler eğitim alacakları bir programa
yerleştirilmek amacıyla ÖYP lisansüstü eğitim kontenjanlarını
bekleyerek geçirdikleri zaman diliminde, çoğu zaman işler durumda
bir bölümleri olmadığı için çeşitli kişisel işleri ya da
"fakülte sorumlulukları" ile mesai harcarlar. Kontenjanlar belli
olduğunda listede hemen kendi anabilim dallarının ismini arayan
ÖYP araştırma görevlileri 3 kişilk kontenjana 5 kişiliğin
nasıl sığacağını düşünürken zihinlerindeki tilki
populasyonu da yeniden bir artış içine girer. Yine ÖYP
puanları temel alınarak değerlendirilen 10 tercihleri arasından
bir ÖYP üniversitesinde eğitim almaya hak kazanan ÖYP araştırma
görevlileri hemence gerekli belgelerini toplayıp kayıtlarını
yaptırmak için yola çıkarlar. Bir ÖYP üniversitesine eğitim
amacıyla yerleşemeyenler ise ikinci ve son tercih haklarını kullanmak
amacıyla bir sonraki kontenjan ilanını beklemeye koyulurlar.
Her aşamayı geçip artık bir yüksek lisans öğrencisi olan ÖYP araştırma
görevlisi bir yandan derslerine girip çıkacağı diğer yandan
araştırma görevlerini yerine getireceği yeni hayatına merhaba
der. İlk birkaç ay “kadronun bulunduğu üniversite”-YÖK-”eğitim
alacağı üniversite” üçgenindeki yazışmaların bitmesini
beklerken önce geçici olarak (39. madde) daha sonra kalıcı olarak (35.
madde) takriben 6 yıl sürecek yeni adresine yerleşir.
Buraya
kadar inatla okuyup yüreği darlanmamış siz sevgili okuyucuya
teşekkür eder, bu işin biraz olsun güzel yönlerinden bahsedip
birkaç ufak ayrıntıyı belirtmeyi boynumun borcu bilirim. Öncelikle
ÖYP'nin en rahatsız edici, en bunaltıcı kısmı olan senet
olayını açıklamak gerekecek. Bu senet, öğretim üyesi olmak
için gerekli eğitimi tamamlayan kişinin kendisini senelerce gözü
yollarda bekleyen üniversitesine geri dönüp hizmet edeceğini
garanti altına almak için yapılan bir sözleşmedir ve lisansüstü
eğitime başladıktan sonra 35. madde ile görevlendirilene kadar
yapılmaz. Yani atanıp göreve başlansa bile eğitim kontenjanlarına
yerleşemeyen hiçkimseden zorla para alınmaz. Bunun bir başka
boyutu bazı üniversitelerin (döneme göre değişkenlik gösterse
de örneğin Uludağ Üniversitesi ya da Abant İzzet Baysal
Üniversitesi) kendi eğitimlerini vermesi dolayısıyla başka bir
üniversiteye yollamadığı ÖYP araştırma görevlisinden hiçbir
zaman böyle bir senet istemeyecek olmasıdır. Diğer taraftan
kadrosunun bulunduğu üniversiteden eğitim alacağı üniversiteye
düzenli olarak gidip gelmek suretiyle bu seneti yapmamak da bir yol
olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle ÖYP'yi insanları önce
besleyip sonra fırına atan cadılarla dolu bir orman olarak
düşünmek önemli bir yanılgı olacaktır. Bu noktadan hareketle,
bir üniversitenin eğitimini bitirip kendisine hizmet vermesini beklediği kişi en
sonunda geri döndüğünde ona kadro açmayıp bekleteceğini
düşünmek de, özellikle yeni kurulan üniversiteler için, biraz
anlamsız olacaktır.
Bir
başka nokta, dil puanı 65 üstünde olan ÖYP araştırma
görevlilerinden dileyen olursa yurtdışında 6 aylık bir dil
kursuna gitme imkanlarının olmasıdır. Ayrıca program kapsamında,
lisansüstü için 3 aya kadar doktora içinse 1 yıla kadar tez
araştırma desteği sayesinde yurtdışında çalışma yapılması
desteklenmektedir. Üstelik senede 15 günü aşmayacak şekilde
yurtiçi ve yurtdışı bilimsel toplantılara katılmak için
gerekli seyahat giderleri ve proje masrafları için kullanılabilecek
bir ödenek de verilmektedir.
Uzun
bir yazıyı daha da uzatmamak için bitirmeye çalışırken son olarak, akademik kariyer yapmaya "gönülden evet" diyen bir kişi için ÖYP gibi bir fırsatı değerlendirmenin bütün bu tanımlar, puanlar, koşullar bir yana en başta cesaret işi olduğunu eklemek gerekir. Sadece ÖYP'nin sahip olduğu aksaklıklar ve yarattığı baskı sebebiyle değil akademisi "hala" bir çıkış arayan, bilimsel bilginin "pazarda" değer kazandığı bir ortamda bu kadar uzun bir yola çıkmak bir beyin ve bir kalp kadar önemli olan cesaret de gerektirmektedir.
Not: Yüksek Ehemmiyetli Siteler;
https://www.yok.gov.tr/content/view/1236
https://oyp.yok.gov.tr/
http://www.oyp.com.tr/
Not: Yüksek Ehemmiyetli Siteler;
https://www.yok.gov.tr/content/view/1236
https://oyp.yok.gov.tr/
http://www.oyp.com.tr/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder