“Kızları bizim
okuldan alırlar, evlendirirler. Eğer okula devam edecekse, ailelerine derler
ki:
nasılsa parasını verdik, nikâh için bekleriz…”
nasılsa parasını verdik, nikâh için bekleriz…”
Hangi bölgeden, hangi şehirden olduğu hiç önemli olmayan
küçük bir kızın ağzından çıkan sözler bunlar… “İnsan” olmanın değil, “kadın” ya
da “erkek” olmanın her geçen gün daha fazla vurgulandığı bir ülkede
yaşananların yalnızca küçük, çok ama çok küçük bir örneği… Erkek tarafının
“parasını verdik” diye bahsettiği ise, maalesef düğün için alınan bir eşya
değil, gelinin ta kendisi!..
“Kasım ayında 14 yaşımda nişanlandım. Nişanlım 23 yaşında, yazın düğünümüz olacak.
Ben evlenmek istemiyorum, okumak istiyorum. Burada hiç kimse
kendi isteğiyle evlenmiyor.”
Bu sözler ise en azından isyanını dile getirebilenlerden
birine ait. Bizler, birliktelik yaşadığımız insanlar olsa da, öncelikle
evliliğe hazır olup olmadığımızı düşünürken, bu kızlara hayattan ne bekledikleri
bile sorulmamış. Sadece birilerinin canı evlenmek istemiş. Aileler de okul
çıkışında beklemişler, görüp çok beğenip oğullarına almışlar. Kızın yaşı
tutmuyor, ama ne önemi var! Nikâh kıyılana kadar birlikte yaşarlar! Birlikte
yaşamak en çok ayıplanan şey iken, bir anda “koşul” haline geliverir! Para
verilir, borçlar kapanır, kız alınır! Nasıl olsa evlenecekler ya, bir de imam
nikâhı kıyılır 13 yaşındaki kızla “adam” arasında… Hoooppp! Artık hiçbir sorun
yoktur. Aile kızın namusu kirlenmeden hayırlı bir kısmet bulmuş, üzerine bir de
kazançlı çıkmıştır! Erkek tarafı ise eline erkek eli değmemiş gencecik bir
gelin almıştır.
Bunlar yalnızca bu kızların başına gelen olaylar mıdır peki?
Son günlerde gündeme geldiği için yine bir kasabanın, bir bölgenin geleneğiymiş
gibi anılmasına rağmen yıllardır her yerde görmüyor muyuz bu ve benzer
örneklerini? Şimdi her yerde neden böyle olduğu ve nasıl önlenebileceği
tartışılırken, herkesi “önce insan” olarak görmeyi başarsak bir adım atmış olur
muyuz sorusu takılıyor akıllara…
Fatma YAŞIN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder